Ahmet Faruk Şener – Albêe

Albée, yelkenlerini bilinmezliğe açan bir denizcidir. Her liman, onun için sadece bir durak değil, yeni hikâyelerin, unutulmuş anıların ve farklı bakış açılarını taşıyan insanların kapısıdır. Anlam arayışıyla çıktığı bu yolculukta, her biri ona varoluşun başka bir yönünü gösteren insanlarla karşılaşır. Ancak deniz, yalnızca keşiflerle dolu değildir aynı zamanda kaybolmuşluk, pişmanlık ve geçmişin ağırlığını da içinde taşır.

Her limanda tanıştığı insanlar, ona farklı bir yüzünü gösterir: Leon, dengesini kaybetmekten korkmayan bir akrobat gibi hayatı ip üstünde yaşarken, Sebastian, en büyük özgürlüğün düşüncede saklı olduğunu savunur. Thorn, ihanete uğramış bir adam olarak geçmişiyle hesaplaşırken, Elias, hafızasının gölgelerinde kaybolan anılarıyla yaşar. Albée, onların hikâyelerinde kendi içindeki boşlukları keşfeder, kendi geçmişinin izlerini arar.

Fırtınalarla boğuşan bir kaptan, hatıralarını kaybetmiş bir kâşif, anılarını balıklara emanet eden bir liman halkı… Albée için bu yolculuk yalnızca yeni yerler keşfetmek değil, içindeki kaybolmuş parçaları bulma çabasıdır. Büyük balinaların zarafeti, papatyaların sadeliği ve fırtınalı denizlerin uğultusu arasında, Albée’nin aradığı şey, sadece yolculuk değil, kendi içindeki boşluk ve gerçeği bulmaktır. Ama bu yolculukta, kendi kimliğine doğru yaptığı her adım, onun daha da derinleşmesine ve varoluşun en karanlık köşelerine inmesine yol açacaktır. Albée’nin dünyasında, her an yeni bir keşif, her karşılaşma bir sınavdır. İnsanın içindeki huzuru ararken, denizin enginliğine dalıp kaybolmamak mümkün müdür?